29. CÜZ 3. HİZİP


72- CİNN SÛRESİ الجن Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
1-) Kul ûhıye ileyye ennehüsteme`a neferun minelcinni fekalu inna semı`na Kur`ânen `aceba;

1-) De ki: “Bana vahyolunana göre; Çin`den bir topluluk (Kur`ân) dinleyip de: `Muhakkak ki biz, hayrete düşüren bir Kur`ân işittik!` demişler.”

يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ ۖ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا
2-) Yehdiy ilerrüşdi feamenna Bih* ve len nüşrike Birabbina ehadâ;

2-) “(O,) rüşde (olgunluğa) yönlendiriyor. Bu sebeple iman ettik Ona! Rabbimize hiç kimseyi asla ortak tutmayacağız.”


3-) Ve ennehû te`alâ ceddu Rabbina mettehaze sahıbeten ve lâ veleda;

3-) “Muhakkak ki Rabbimizin ceddi (azamet ve sultanlığı) çok yücedir… Ne bir dişi eş edinmiştir ne de bir çocuk!”

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
4-) Ve ennehû kâne yekulu sefiyhuna `alAllâhi şatatâ;

4-) “Doğrusu bizim kıt anlayışlımız, Allâh hakkında saçma iddiada bulunuyormuş!”

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ تَقُولَ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
5-) Ve enna zanenna en len tekulen`insu velcinnu `alAllâhi keziba;

5-) “Biz gerçekten, ins ve cin Allâh hakkında asla yalan söylemez, diye zannetmiştik.”

وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْإِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا
6-) Ve ennehu kâne ricalun minel`insi ye`uzune Biricalin minelcinni fezadûhüm raheka;

6-) “Doğrusu, insan türünden bazı rical (erkek veya kadın), cin türünden bazı ricale (erkek veya kadın) sığınırlar… Bu yüzden onların azgınlıklarını artırırlar.”

وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ أَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ أَحَدًا
7-) Ve ennehüm zannu kema zanentum en len yeb`asâllahu ehadâ;

7-) “Muhakkak ki onlar (insanlar), sizin gibi düşünüp, Allâh`ın hiçbir kimseyi asla bâ`s etmeyeceğini, zannetmişler!” (Bu âyet cinlerin de yaşadıkları beden boyutu itibarıyla `Ölüm – kıyamet` aşaması sonrasına insanlar gibi vâkıf olmadıklarını göstermektedir. A.H.)

وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا
8- ) Ve enna lemesnes Semâe fevecednaha müliet haresen şediyden ve şühüba;

8- ) “Gerçekten biz semâya dokunduk da onu, güçlü bekçilerle (kuvvelerle) ve şihablarla (anlamamızı önleyen ışınlarla) doldurulmuş bulduk.”

وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا
9-) Ve enna künna nak`udu minha meka`ıde lissem`ı, femen yestemi`ıl`Ane yecid lehu şihaben rasadâ;

9-) “Biz anlamak için ondan mekân edinip oturuyorduk. Şimdi ise kim dinlese kendisi için gözetleyen tahrip edici ışın bulur!”

وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا
10-) Ve enna lâ nedriy eşerrun üriyde Bimen fiyl`Ardı em erade Bihim Rabbuhüm raşeda;

10-) “Gerçek ki biz, arzda (bedende) olanlardan açığa çıkarılacak olan şerr mi; yoksa Rablerinin muradı, kendilerinde bir reşad mı (hakikati müşahedenin olgunluğu), buna vâkıf değiliz.” (Bu âyet dahi göstermektedir ki Rabbinin {Esmâ hakikatinin} kişiye ne yaşatacağı, kişinin Allâh indîndeki açığa çıkış amacı, cinler tarafından bilinmemektedir. A.H.)

وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا
11-) Ve enna minnessalihune ve minna dûne zâlik* künna taraika kıdeda;

11-) “Bizden sâlihler vardır; yine bizden, ondan (Sâlihlik mertebesinden) aşağı olanlar da vardır… Biz çok çeşitli tarîkler (türleri – yapıları anlayışları farklı, kozmopolit halk) olduk.”

وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًا
12-) Ve enna zanenna en len nu`cizAllâhe fiyl`Ardı ve len nu`cizehu hereba;

12-) “Biz anladık ki, arzda Allâh hükmünü geçersiz kılamayız ve kaçarak da O`nun hükmünün yerine gelmesini önleyemeyiz!”

وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَىٰ آمَنَّا بِهِ ۖ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا
13-) Ve enna lema semi`nelhüda amenna Bih* femen yu`min Birabbihi fela yehafu bahsen ve lâ raheka;

13-) “Biz hüdayı (Kurân`ı) işittiğimizde, Onun hakikat olduğuna iman ettik… Kim Rabbine hakikati olarak iman ederse, (artık o) ne hakkının eksik verilmesinden korkar ve ne de zillete düşürülmekten!”

وَأَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ ۖ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُولَٰئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا
14-) Ve enna minnelmüslimune ve minnelkasitun* femen esleme feülâike teharrev raşeda;

14-) “Bizden teslim olmuşlar da vardır, hükümlere âsi olan zâlimler de vardır… Teslim olanlar, hakikatin olgunluğuna talip olanlardır.”

وَأَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًا
15-) Ve emmelkasitune fekânu licehenneme hatabâ;

15-) “Hükümlere karşı çıkan zâlimler ise cehennem için odun oldular!”

وَأَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَاهُمْ مَاءً غَدَقًا
16-) Ve en levistekamu `alettariykati leeskaynahüm mâen ğadeka;

16-) Gerçek şu ki, onlar tarikat (hakikatine giden yol) doğrultusunda yürüselerdi, elbette onlara bol bir su (marifet ve ilimle) suvarırdık.


17-) Lineftinehüm fiyh* ve men yu`rıd `an zikri Rabbihi yeslükhu `azâben sa`adâ;

17-) Onları, onunla denerdik ne oldukları açığa çıksın diye. Kim Rabbinin zikrinden (hatırlattığı Hakikatinden) yüz çevirirse, onu gittikçe şiddetlenen bir azaba sokar!

وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا
18-) Ve ennelmesacide Lillâhi fela ted`u ma`allahi ehadâ;

18-) Muhakkak ki secde mahalleri Allâh içindir. O hâlde (secde hâlinde) Allâh yanı sıra başka birine yönelmeyin!

وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا
19-) Ve ennehû lemma kame `Abdullahi yed`uhu kâdu yekünûne `aleyhi libeda;

19-) Ne zaman Abdullah (Allâh kulu – Hz.Muhammed), O`na yönelerek kalksa, çevresinde çullanıyorlar!

قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
20-) Kul innema ed`u Rabbiy ve lâ üşrikü BiHİ ehadâ;

20-) De ki: “Ben yalnızca Rabbime yönelirim (O`ndan isterim)! Hakikatim olan O`na hiç kimseyi ortak etmem!”

قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا
21-) Kul inniy lâ emlikü leküm darran ve lâ raşeda;

21-) De ki: “Kesinlikle, size ne bir zarar verebilirim ve ne de hakikati yaşama olgunluğu oluşturabilirim; (bunlar Allâh`ın sizde açığa çıkaracağı şeylerdir!)”

قُلْ إِنِّي لَنْ يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا
22-) Kul inniy len yuciyreniy minAllâhi ehadun ve len ecide min dûniHİ mültehada;

22-) De ki: “Gerçektir ki, kimse Allâh`tan beni kurtaramaz ve O`nun dûnunda sığınılacak yoktur!”

إِلَّا بَلَاغًا مِنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ ۚ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا
23-) İlla belâğan minAllâhi ve risalâtihi ve men ya`sıllâhe ve RasûleHU feinne lehu nare cehenneme halidiyne fiyha ebeda;

23-) Sadece Allâh`tan bir bildirim ve O`nun risâletleri istisna! Kim Allâh`a ve Rasûlü`ne âsi olursa, sonsuza dek içinde kalacağı cehennem ateşi vardır!

حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا
24-) Hattâ izâ raev ma yu`adune feseya`lemune men ad`afu nasıren ve ekallu `adeda;

24-) Nihayet vadolundukları şeyi (ölüm) gördüklerinde anlayacaklar kim azınlıkta ve çaresizmiş!

قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
25-) Kul in edriy ekariybun ma tu`adune em yec`alu lehû Rabbiy emeda;

25-) De ki: “Vadolunduğunuz yakın mıdır, yoksa Rabbim uzun bir süre mi tanımıştır, bilmiyorum.”

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَىٰ غَيْبِهِ أَحَدًا
26-) `Alimülğaybi fela yuzhiru `alâ ğaybihi ehadâ;

26-) Gayb`ın bilenidir! Zâtî Gayb`ını kimsede açığa çıkarmaz;

إِلَّا مَنِ ارْتَضَىٰ مِنْ رَسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا
27-) İlla menirteda min Rasûlin feinnehu yeslükü min beyni yedeyhi ve min halfihi rasadâ;

27-) Sadece irtiza ettiği (seçtiği; arındırdığı) bir Rasûl istisnadır bundan! Muhakkak ki O, Onun (O Rasûlün) önünden ve arkasından rasat (gözeten, koruyan) koyar!

لِيَعْلَمَ أَنْ قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَىٰ كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا
28-) Liya`leme en kad ebleğû risalâti Rabbihim ve ehatâ Bima ledeyhim ve ahsa külle şey`in `adedâ;

28-) Tâ ki Rablerinin risâletlerini gerçekten tebliğ ettiklerini bilsinler. Onlardakileri ihâta etmiş ve her şeyi detaylarıyla kaydetmiştir!

73- MÜZEMMİL SÛRESİ المزمل Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
يَا أَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ
1-) Ya eyyühel müzzemmil;

1-) Ey Müzemmil (örtünen)!

قُمِ اللَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا
2-) Kumilleyle illâ kaliyla

2-) Azı hariç geceleyin kalk;

نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا
3-) Nısfehû evinkus minhu kaliyla;

3-) Yarısı kadar yahut azıyla,

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
4-) Ev zid `aleyhi ve rattililKur`âne tertiyla;

4-) Yahut onu arttır ve Kurân`ı üstünde tefekkür ederek oku!

إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا
5-) İnna senulkıy `aleyke kavlen sekıyla;

5-) Muhakkak ki biz sana ağır bir söz ilka edeceğiz (şuurunda yaşatacağız)!

إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا
6-) İnne nâşietel leyli hiye eşeddü vat`en ve akvemu kıyla;

6-) Muhakkak ki gece kalkışı, algılamada kapsam ve hitabı değerlendirmede daha berraklık getirir!

إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا
7-) İnne leke fiynnehari sebhan taviyla;

7-) Muhakkak ki gündüz senin yoğun işlevin vardır.

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا
8- ) Vezkürisme Rabbike ve tebettel ileyhi tebtiyla;

8- ) Rabbinin ismini zikret (hatırla) ve her şeyden kesilip sırf O`na yönel!

رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا
9-) Rabbulmeşrikı velmağribi lâ ilâhe illâ HUve fettehızHU Vekiyla;

9-) Rabbidir doğunun (parlayıp açığa çıkanın) ve batının (sönüp yok olanın)! Tanrı yoktur; sadece HÛ”! O hâlde O`nu vekîl edin!

وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا
10-) Vasbir `alâ ma yekulune vehcurhüm hecren cemiyla;

10-) Onların dediklerine sabret ve onlardan güzel bir ayrılış ile ayrıl!

وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا
11-) Ve zerniy velmükezzibiyne üliynna`meti ve mehhilhüm kaliyla;

11-) Beni, o nimet içindeki yalanlayıcılarla (başbaşa) bırak! Onlara mühlet ver.

إِنَّ لَدَيْنَا أَنْكَالًا وَجَحِيمًا
12-) İnne ledeyNA enkâlen ve cahıyma;

12-) Muhakkak ki bizim yanımızda enkal (güçlü bağlar, zincirler) ve cahîm (cehennem, yakıcı ateş) vardır. Not: Ünlü Kur`ân yorumcusu İmam Razi, gelecek yaşamdaki azabın bu sembolizmini izah ederken şunları söyler: “Bu dört durum, kişinin hayattayken yaptıklarının ruhî sonuçları olarak görülebilir. “Ağır prangalar”, ruhun önceki maddi ilgilerine ve bedenî zevklerine mahkûmiyetinin devam etmesinin bir sembolüdür. Bunların gerçekleşmesinin imkânsız hâle geldiği o gün, bu prangalar ve zincirler, yeniden dirilen insan kişiliğini (nefs) yücelik ve sâfiyet katına çıkmaktan alıkoyar. Ardından, bu ruhî prangalar “ruhî ateşlere” sebebiyet verir; çünkü kişinin beden zevklerine güçlü bir eğilim duyması, onlara erişmenin imkânsızlığı ile birleştiğinde, ruhî olarak şiddetli bir “yanıp tutuşma” duygusu oluşturur, “yakıcı alev” in (cahîm) anlamı budur. Günahkâr, bu durumda, arzuladığı şeylerden kopmanın acısını ve yoksunluğun boğucu baskısını boğazında hisseder; bu da “boğaza takılan yiyecek” ifadesinin karşılığıdır. Ve sonunda, bu şartlardan dolayı, Allâh`ın nûruyla aydınlanmaktan ve kutsanmış kişilerle bir arada olmaktan yoksun kalır; “şiddetli azap” ifadesinin anlamı budur. Ama yine de bilin ki, Kurân`ın bu âyetlerinin anlamının bu söylediklerimden ibaret olduğunu iddia ediyor değilim… “

وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا
13-) Ve ta`amen za ğussatin ve `azâben eliyma;

13-) Boğazda tıkanan gıda ve feci bir azap!

يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا
14-) Yevme tercuful`Ardu velcibâlu ve kânetilcibalu kesiyben mehiyla;

14-) O süreçte arz (beden) ve dağlar (bilinçler – benlikler) sarsılır… Dağlar heyelana uğramış bir kum yığını olur!

إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًا
15-) İnna erselna ileyküm Rasûlen şahiyden `aleyküm kemâ erselna ila fir`avne Rasûla;

15-) Muhakkak ki biz, Firavun`a bir Rasûl (hakikatine yönlendirici, arındırıcı) irsâl ettiğimiz gibi size de şahit olarak bir Rasûl irsâl ettik.

فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا
16-) Fe`asâ fir`avnurRasûle feehaznâhu ahzen vebiyla;

16-) Firavun o Rasûle âsi oldu da onu kahredici tutuşla yakalayıverdik!

فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا
17-) Fekeyfe tettekune in kefertum yevmen yec`alulvildâne şiyba;

17-) Eğer (hakikatin bildirimine) nankörlük ederseniz, gençleri saçı ağarmış ihtiyar kılan o süreçte nasıl korunursunuz?

السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ ۚ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا
18-) EsSemâu münfetırun Bihi, kâne va`duHU mef`ula;

18-) Semâ onunla yarılır! O`nun vaadi gerçekleşmiştir!

إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا
19-) İnne hazihi tezkiretün, femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla;

19-) Muhakkak ki bu bir tezkiredir (hatırlatıp düşündürtme)! Dileyen Rabbine (erdiren) yol edinir!

۞ إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ ۚ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَىٰ ۙ وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا ۚ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ ﴿٢٠﴾
20-) İnne Rabbeke ya`lemu enneke tekumu ednâ min sülüseyilleyli ve nısfehu ve sülüsehu ve taifetun minelleziyne me`ake, vAllâhu yukaddirulleyle vennehar* `alime en len tuhsuhu fetâbe `aleyküm fakreû ma teyessere minelKur`ân* `alime en seyekûnu minküm merda ve âharune yadribune fiyl`Ardı yebteğune min fadlillâhi ve âharune yukatilune fiy sebiylillâhi, fakreu ma teyessere minhu, ve ekıymusSalâte ve atuzZekâte ve akridullahe kardan hasena* ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayrin tecidûhu `indAllâhi huve hayren ve a`zame ecra* vestağfirullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;

20-) Muhakkak ki Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor… Seninle beraber olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir ediyor! (Allâh) onu asla değerlendiremeyeceğinizi bildi de tövbenizi kabul etti… Kurân`dan kolaylaşanı okuyun (idrak edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh`ın lütfundan talep eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır. Artık Ondan kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame edin (yönelişi kaîm kılın müşahede ile), zekâtı verin ve Allâh`a güzel bir ödünç verin… Kendiniz için (önceden) hayırdan ne takdim ederseniz, Allâh indînde onun çok daha büyük ve hayırlısını bulursunuz. Allâh`tan mağfiret dileyin! Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.

74- MÜDDESSİR SÛRESİ المدثر Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ
1-) Ya eyyühel müddessir;
1-) Ey Müddessir (bürünmüş olan)!

قُمْ فَأَنْذِرْ
2-) Kum feenzir;

2-) Kalk da uyar!

وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
3-) Ve Rabbeke fekebbir;

3-) Rabbinin yüce azametini fark et!

وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
4-) Ve siyâbeke fetahhir;

4-) Elbiselerini (bilincini – beynini) arındır!

وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ
5-) Verrucze fehcur;

5-) Rücz`den (her türlü şirkten, yanlış değerlendirmekten) kaçın!

وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ
6-) Ve lâ temnün testeksir;

6-) Çoğu isteyerek (hırsının getirisi olarak) iyilik – ihsan yapma!

وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ
7-) Ve liRabbike fasbir;

7-) Rabbin için sabret!

فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ
8- ) Feizâ nukıre fiynnakur;

8- ) O boru öttürüldüğünde (ölüm, bâ`s);

فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ
9-) Fezâlike yevmeizin yevmun `asiyr;

9-) İşte o süreç, çok zor bir süreçtir!

عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ
10-) `Alelkafiriyne ğayru yesiyr;

10-) Hakikat bilgisini inkâr edenlere (gerçeği örtenlere) hiç kolay değildir!

ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا
11-) Zerniy ve men halaktu vehıyda;

11-) Beni, yalnız olarak yarattığımla (başbaşa) bırak;

وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا
12-) Ve ce`altu lehû malen memdûda;

12-) Kendisine zenginlik oluşturduğumu;

وَبَنِينَ شُهُودًا
13-) Ve beniyne şuhûda;

13-) Önünde dolaşan oğullar verdiğimi;

وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا
14-) Ve mehhedtu lehu temhiyda;

14-) Kendisine alabildiğine genişlik ve bolluk yaşattığımı!

ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
15-) Sümme yatme`u en eziyde;

15-) Üstelik (hırs ile) daha da arttırmamı umar!

كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا
16-) Kellâ* innehû kâne liâyâtiNA `aniyda;

16-) Hayır (asla)! Muhakkak ki o işaretlerimize karşı çok inatçıdır.

سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا
17-) Seurhikuhu sa`uda;

17-) Onu saud`a (sarp bir yokuş) mecbur edeceğim.

إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
18-) İnnehu fekkere vekaddere;

18-) Muhakkak ki o düşündü ve takdir etti!

فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
19-) Fekutile keyfe kaddere;

19-) Ölesi (de hakikati göresi) nasıl takdir etti!

ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
20-) Sümme kutile keyfe kaddere;

20-) Sonra yine ölesi (de hakikati göresi) nasıl takdir etti!

ثُمَّ نَظَرَ
21-) Sümme nazare;

21-) Sonra baktı.

ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ
22-) Sümme `abese ve besere;

22-) Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti!

ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ
23-) Sümme edbere vestekbere;

23-) Sonra arkasını döndü ve kibre saptı!

فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ
24-) Fekale in hazâ illâ sıhrun yu`ser;

24-) Ve şöyle dedi: “Bu nakledilen büyüleyici bir sözden başka bir şey değil!”

إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ
25-) İn hazâ illâ kavlulbeşer;

25-) “Beşer sözünden başka değil bu!”

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
26-) Seusliyhi Sekar;

26-) Onu Sakar`a (acı ve eziyet veren ateşe) maruz bırakacağım.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
27-) Ve ma edrake ma Sekar;

27-) Sakar`ı sana bildiren nedir?

لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ
28-) Lâ tubkıy ve lâ tezer;

28-) (Sakar) hem aynı hâlde bırakmaz; hem de (kendi hâline) terk etmez!

لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ
29-) Levvahatun lilbeşer;

29-) (O) beşeri yakıp karartandır!

عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
30-) `Aleyha tis`ate `aşer;

30-) Onun üzerinde on dokuz vardır!

وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ
31-) Ve ma ce`alna ashabennari illâ melaiketen, ve ma ce`alna `ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne ûtülKitabe ve yezdâdelleziyne amenû iymanen ve lâ yertabelleziyne ûtülKitabe velmu`minûne, ve liyekulelleziyne fiy kulûbihim meredun velkafirune mazâ eradAllâhu Bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa`u ve yehdiy men yeşa`* ve ma ya`lemu cunûde Rabbike illâ HU* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;

31-) Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı`nı ancak (on dokuz) melâike (66.Tahriym: 6) kıldık (ins ve cinn türü değil)… Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh`ın vahyini tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh`ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları artsın; (böylece sağlam bilgiye ulaşan) kendilerine kitap (bilgi) verilmiş olanlar ve (tahkiki imana ulaşan) müminler de kuşkuya düşmesinler diye!.. Kalplerinde hastalık (şek – şüphe) bulunanlar (sağlıklı düşünme yetisi olmayanlar) ve kâfirler (perdeliler; hakikati ve hakikat bilgisini inkâr edenler) de: “Mesel (ibretlik misâl; temsil) itibarıyla Allâh bununla neyi murat etti?” desinler diye… İşte böylece Allâh, dilediğini saptırır ve dilediğini hidâyet eder. Rabbinin ordularını sadece “HÛ” bilir! Bu (Sakar ve bu işaretler) beşer için ancak bir zikra (hatırlatma)dır.

كَلَّا وَالْقَمَرِ
32-) Kellâ velKameri;

32-) Hayır! Kasem ederim Ay`a,

وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ
33-) Velleyli iz edbere;

33-) Geri döndüğünde geceye,

وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ
34-) Vessubhı izâ esfere;

34-) Aydınlandığında sabaha.

إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ
35-) Inneha leıhdelkuber;

35-) Muhakkak ki o, elbette en büyüklerden biridir!

نَذِيرًا لِلْبَشَرِ
36-) Neziyren lilbeşer;

36-) Beşer için bir uyarıcıdır;

لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ
37-) Limen şâe minküm en yetekaddeme ev yeteahhar;

37-) Sizden ileri geçmeyi yahut geri kalmayı dileyen için (uyarıdır).

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ
38-) Küllü nefsin Bima kesebet rehiynetun;

38-) Her nefs yaptığının getirisine mahkûmdur!

إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ
39-) İlla ashâbelyemiyn;

39-) Ashab-ı Yemîn hariç!

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ
40-) Fiy cennatin, yetesâelun;

40-) Cennetlerdedirler… Sorarlar;

عَنِ الْمُجْرِمِينَ
41-) `Anilmücrimiyne;

41-) Mücrimlere:

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
42-) Ma selekeküm fiy Sekar;

42-) “Sizi Sakar`a (dev alevli kuşatan ateşe) sokan nedir?”

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
43-) Kalu lem nekü minelmusalliyn;

43-) Dediler ki: “Musallîn`den (bilfiil salâtı yaşayanlardan) değildik!”

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
44-) Ve lem nekü nut`ımul miskiyn;

44-) “Yoksulu doyurmazdık.”

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ
45-) Ve künna nehudu me`alhâidıyn;

45-) “(Nefsanî zevklere) dalanlarla beraber dalardık!”

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
46-) Ve künna nükezzibu Biyevmiddiyn;

46-) “Din sürecini de (Sünnetullâh`ı – yapılanların sonucunun kesinlikle yaşanacağı realitesini) reddederdik!”

حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ ﴿
47-) hattâ etânelyakıyn;

47-) “Sonunda yakîn (hakikatle yüzleşmek) oluştu!”

فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ
48-) Fema tenfe`uhüm şefa`atüşşafi`ıyn;

48-) Artık onlara şefaat edicilerin şefaati fayda vermez.

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
49-) Fema lehüm `anittezkireti mu`ridıyn;

49-) Onlara ne oluyor ki, hatırlatıcıdan yüz çeviricidirler?

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ
50-) Keennehüm humurun müstenfiretun;

50-) Onlar sanki ürküp kaçan yaban eşekleri gibidirler!

فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ
51-) Ferret min kasveretin;

51-) Aslandan ürküp kaçarcasına!

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً
52-) Bel yüriydü küllümriin minhüm en yu`ta suhufen muneşşereten;

52-) Belki de her biri, kendisine (vahiy inip) açılmış sahifeler verilmesini diler!

كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ ﴿
53-) Kellâ* bel lâ yehafunel`ahırete;

53-) Hayır! Bilakis, sonsuz gelecek yaşamdan korkmuyorlar!

كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ ﴿٥٤﴾
54-) Kellâ innehû tezkiretun;

54-) Hayır! Muhakkak ki o bir hatırlatmadır!

فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ
55-) Femen şâe zekerehu;
55-) Dileyen onu zikreder (hatırlayıp değerlendirir)!
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ
56-) Ve ma yezkûrune illâ en yeşâAllâh* HUve ehlütTakva ve ehlülMağfireh;
56-) Allâh dilemedikçe onlar zikredemezler (hatırlayıp değerlendiremezler)… O, takvanın ehlidir (dilediğinde korunmayı izhar eder) ve mağfiretin ehlidir (dilediğinde mağfiretini oluşturur).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir